Görkemli bir şekilde “dünyanın en önemli toplantısı” olarak ilan edilen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, UNGA olarak da bilinir, şüphesiz büyük bir meseledir. Rio Karnavalı eğlenceler ve parti müdavimleri için olduğu gibi UNGA da küresel liderler ve politika yapıcılar içindir (katılmaları gerekir). Meclis ve ortaya çıkardığı yüzlerce yan olay (son sayımda 600’e yakın) Eylül ayında New York’ta her yıl gerçekleşiyor. Diğer şeylerin yanı sıra, bu toplantılar insanlığın en acil sorunlarını tartışmayı amaçlıyor.
Bu yıl ve gelecek yıllar boyunca, en gürültülü ve en hareketli konuşmaların bazılarının dijital teknolojiye, özellikle yapay zekaya (AI) odaklanacağından şüpheleniyorum. Antonio Guterres, 2020’de Genel Sekreter olarak ilk döneminde, “risklerini azaltırken dijital teknolojilerin faydalarını sürdürmeye” yönelik çok paydaşlı uluslararası çabalar çağrısında bulundu. Bu yılki toplantıda (UNGA79), resmi rehber 17 kategoride 580 etkinliği listeliyor ve 249’u yapay zeka ve teknolojiye odaklanıyor. ”İklim ve çevre”, dikkat pastasının daha büyük bir dilimine sahip tek konudur.
Bu yılki UNGA, 22-23 Eylül tarihlerinde yapılması planlanan Geleceğin Zirvesi: Daha İyi Bir Yarın için Çok Taraflı Çözümler’e de ev sahipliği yapacak. Zirve ayrıca teknolojiyi eleştirel bir şekilde inceliyor ve burada BM’nin 193 üye ülkesi tarafından Küresel bir Dijital Sözleşme tartışılacak ve umarım üzerinde anlaşmaya varılacak. Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi, üçüncü revizyonunda, insanlığın “herkes için açık, sürdürülebilir, adil, güvenli ve güvenli bir dijital geleceğe ulaşmasına yardımcı olmak için ilkeleri ifade eder ve eyleme geçirilebilir hedefler belirler.”
Küresel Dijital Sözleşme’nin bir numaralı amacı, tüm dijital bölünmeleri kapatmak, başka bir deyişle, yaşamı iyileştiren teknolojilere ve çevrimiçi dünyaya erişimdeki küresel eşitsizlikleri azaltarak bağlantısız olanları birbirine bağlamaktır. Bm’ye göre, küresel nüfusun üçte biri olan 2,6 milyar insan hala çevrimiçi dünyaya anlamlı ve güvenilir erişimden yoksun ve kadınlar daha da kötüye gidiyor.
Sözleşme’nin bir diğer önemli amacı da yapay zekada hüküm sürmektir. Mevcut taslak, insanlığın yararına yapay zekanın daha iyi yönetilmesi ve düzenlenmesi çağrısında bulunuyor. Genel düşünce, sınırlı kontroller ve dengeler, şeffaflık ve hesap verebilirlik ile istenenden daha hızlı ilerleyen yapay zekanın kaçak bir teknoloji haline gelmesine izin verildiğidir.
Şu anda yalnızca birkaç ülke gelişmiş yapay zekayı geliştirmek ve dağıtmak için gerekli bilgi işlem gücüne sahiptir, bu nedenle sözleşme aynı zamanda yapay zekanın faydalarının nasıl daha adil bir şekilde dağıtılabileceğine de odaklanmaktadır. Örneğin, PricewaterhouseCoopers tarafından yapılan küresel bir araştırma, yapay zekanın 2030 yılına kadar küresel ekonomiye yaklaşık 16 trilyon dolar ekleyeceğini tahmin ediyor. Bu kazancın yüzde 70’ini Çin ve Kuzey Amerika’nın alacağı tahmin ediliyor. Sözleşme, özellikle en az gelişmiş ülkeler için yapay zekanın ekonomik faydalarının daha adil bir şekilde dağıtılmasını gerektirmektedir.
Bu dijital teknoloji ve yapay zeka konusu özellikle kutuplaştırıcı olabilir. Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Risk Raporu, 1500 küresel uzmandan önümüzdeki iki yıl içinde 10 tehdidin etkisini (ciddiyetini) değerlendirmelerini istedi. İlk beş tehditten ikisi teknolojiyle ilgiliydi, çevrimiçi dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme bir numara olurken siber güvensizlik 4. sırada yer aldı. Tahminlerini önümüzdeki on yılı kapsayacak şekilde genişletmeleri istendiğinde, “yapay zeka teknolojilerinin olumsuz sonuçları” tehdidi de ilk on risk listesine eklendi.
Berkley, Bonn ve Oxford üniversitelerinden araştırmacılar da benzer şekilde kötümser bir prognoz sundular. Türünün en büyüğü olan 2.778 yapay zeka araştırmacısının 2023 anketinde, katılımcıların üçte birinden biraz fazlası, en az yüzde 10’luk gelişmiş yapay zekanın insanın neslinin tükenmesi kadar kötü sonuçlara yol açma şansı verdi.